Ben koştuysam, herkes koşar

0
1562

Daha önce spor geçmişi olmadığı halde 48 yaşında koşuya başlayan ve 6 yıldır koşan Oya Çakın, artık maraton koşuyor. Koşmaya nasıl başladığını ve yaşanan sıkıntıları anlattı.

Özel Haber – “Ben koştuysam herkes koşar.” Bu sözler, 54 yaşındaki jeofizik profesörü Oya Çakın’a ait. Hayatında hiç spor yapmamış, pek çok kişiye çok geç gelebilecek bir yaşta -48 yaşında- koşmaya başlamış. “Koşmakla ilgili birçok şehir efsanesi var, hepsi de kulaktan dolma şeyler. 6 yıldır koşan biri olarak söylüyorum; düzenli antrenman ve bilinçli bir şekilde hazırlanarak benim gibi çalışan herkes maraton koşabilir” diyor. Söz konusu 6 yıl içinde Türkiye’deki pek çok yarışa katılan Oya Hanım, yaşamının ilk maratonunu ise geçen haftalarda Almanya’da düzenlenen Frankfurt Maratonu’nda koştu. Maratona 25 bin sporcu katılmış. Oya Hanım, 10 bin takım maratonu koşanların dışında kendisi gibi direkt maraton koşan 15 bin sporcu içinde yarışı 9 binlerde bitirmiş. “Maratonu 4 saat 56 dakika 4 saniyede bitirdim. Ve tam da hedeflediğim süreydi bu; 4.55 diye hedeflemiştim” diyor.

3 yıl önce emekli oldu

Oya Hanım, jeofizik profesörü. Doçent olana kadar Boğaziçi Rasathanesi’nde çalışmış, daha sonra Kocaeli Üniversitesi’ne geçmiş. Profesör olmuş, yaklaşık 10 yıl Kocaeli Üniversitesi’nde çalıştıktan sonra 3 yıl önce emekli olmuş. “Meslekten dolayı arazide çalışırdık, dağda bayırda sıkıntı olmazdı ama hiç koşmamıştım. Emekli olmadan 3 yıl önce başladım koşmaya, 48 yaşındaydım. Aslında bu koşu sevdası, emekli olmamdaki itici güçlerimden biriydi. Kendime zaman ayırmak istedim” diyor.

 

“Mutlaka finişe gitsinler”

Peki, ne oldu da koşmaya karar verdi? Bir sürü şey bir araya gelmiş. Ancak özellikle altını çiziyor; koşmak isteyip de koşamayanlara, “Mutlaka bir maraton finişi görün” diyor. Oya Hanım anlatıyor:

“Koşuya başlamamdaki en önemli etkenlerden biri, İngiltere’de yaşayan bir arkadaşımız oldu. Oradaki koşu kulübünden 5-6 kişiyle birlikte İstanbul Maratonu’na geldiler. Eşim ve ben de onlara yardımcı olduk. Karşıladık, maratonda bekledik. Böylelikle ilk kez bir maraton finişi görmüş oldum. Çok etkilendim. 42 kilometre koşmak, hakkikaten insanın kafasında çok büyüyen bir mesafe. Ayrıca o coşkuyu fark ettim; yarışı bitirenler arasında ağlayanlar, takla atanlar, zıplayanlar vardı. Öte yandan her yaştan insanlar…Mesela, kilolular da vardı ve onlar beni çok şaşırtmıştı. ‘Bu insanlar, maratonu bırak, 100 metre hayatta koşamaz’ diyeceğiniz kişiler… 80 yaşındakiler, gençler… Yani her milleten, her yaştan, her fiziksel özellikten insan koşuyordu maratonu… Bu durum bana çok ilginç geldi. O nedenle maratonun koşulabilir bir şey olduğunu anlayabilmesi için kişinin bir maraton finişi görmesi gerektiğine inanıyorum.”

“9 haftada 5 km koşulabiliyor”

Oya Hanım’ın koşmasındaki ikinci etken ise eşi olmuş. “Eşim de o maratondan sonra koşmaya başladı. Gittikçe uzun mesaaafeler koşuyor, bana da söylüyordu. Ama ben hala direniyor, ‘koşamam’ diyordum” diyor. Derken, bu önyargısını kıran, 5 kilometre antrenman programı olmuş. Bu program Oya Hanım’a mantıklı gelmiş:

 

“Çünkü haftada 3 gün antrenman yapıyorsunuz, yavaş yavaş başlıyorsunuz. İlk hafta 60 saniye koşup 90 saniye yürüyorsunuz. 20 dakikalık programlar şeklinde. Bu, 9 hafta sürüyor. 9 haftanın sonunda 5 kilometre koşar hale geliyorsunuz. Programı uygulamaya başladım ve ondan sonra da koşmaya başladım.”

“Sürücüler bizi azarlıyor”

Oya Çakın, artık yakın arkadaşlarıyla birlikte oluşturdukları “Koşucanlar” grubuyla birlikte İstanbul Dalyan, Caddebostan-Bostancı-Maltepe Sahil Yolu’nda, Belgrat Ormanı’ndaki çeşitli parkurlarda, Ayvat bendinin etrafında antreman yapıyorlar. Tartan pist olduğu için Maltepe Atletizm Pisti’ni özellikle tercih ediyorlar. Sahil Yolu’nun en büyük eksikliği, tartan bir koşu pistinin olmamasıymış:

“Bisiklet yolu, beton olduğundan biz koşucular için çok yorucu. Özellikle çok uzun koşularda; mesela, Fenerbahçe’den başlayıp Kartal’a kadar gidip döndüğümüz koşular oluyor- mecburen Sahil Yolu’nda, trafikte asfalttan koşuyoruz. Sürücüler bizi azarlıyorlar; yaya yolu varken neden yoldan koşuyorsunuz, diye. Ama 30-40 km’yi betondan koşmak istemiyoruz. Ayaklarımız yoruluyor, bacaklarımızı zorluyor. Sahil Yolu’ndaki bisiklet yoluna paralel bir tartan yol yapılabilir.”

Türkiye’de koşmak sıkıntılıymış

Oya Hanım şu ana kadar Türkiye’de pek çok koşuya katılmış. Ankara’da yarı maraton, İznik’te ultra koşmuş. Fakat “İlk maratonumu Frankfurt’ta koştum” diyor. “Niçin, bilinçli bir tercih mi?” dedim. “Evet” dedi. Maraton koşan eşi ve arkadaşlarının deneyimlerinden ve kendi finiş gözlemlerinden yola çıkarak, organizasyonlarda ciddi sıkıntılar yaşandığını fark etmiş. Koşulara Avrupa’dan katılımın azaldığını iddia ediyor:

“Öncelikle parkur biraz zorlu, yokuşlar var. O yüzden daha düz parkuru olan bir maratonda koşmayı tercih ettim. Ayrıca, bence uluslararası katılım giderek azalıyor, Avrupa ülkelerinden gelen katılımcı sayısı çok azaldı. Rakkam veremem ama örneğin arkadaşımızın da dahil olduğu ve her yıl İstanbul’a gelen İngiltere’deki koşu grubu artık gelmiyor. İlk maraton finişine 2010 yılında gitmiştim. Bence artık o 8 yıl önceki renklilik ve katılım yok.”

Bir başka etken ise parkurun değişmesiymiş. Avrasya Maratonu parkuru ilk başladığından bu yana pek çok çeşitlilik ve değişiklik göstermiş:

 

“Trafik etkilenmesin diye olabildiğince şehrin içinden çıkarmaya çalışıyorlar fakat bunun koşulara negatif etkisi oluyor çünkü parkur yaşam alanları dışına çıkınca insanlar çıkıp desteklemiyorlar. Beşiktaş Barbaros Bulvarı’nı geçerken, Galata Köprüsü’nü koşarken çok güzel, cıvıl cıvıl… Eskiden Saraçhane’ye doğru ilerlerdi, artık direkt Sirkeci’den Ataköy’e kadar sahil boyunca koşuluyor. Oysa New York Maratonu koşulurken şehir, tamamen bu koşuya odaklanıyor. Bizde de böyle olabilir.”

“Sözle taciz ediyorlar”

Ayrıca koşan arkadaşlarından çok kez duyduğu bir konuyu da dillendiriyor Oya Hanım: “Koşarken sözlü taciz yapılıyor. Takılıyorlar, laf atıyor seyreden insanlar, yani destek olmayı bırakın, köstek oluyorlar. Rahatsız edici sözlerle taciz ediyorlar.”

Oya Çakın, bu Pazar günü Vodafone İstanbul Maratonu’nda 15 km koşacak. Koşmaya cesaret edemeyen, “ben koşamam” diyenler için bir fırsat olabilir, maraton finişine gidip o heyecanı yaşayabilirler. Kimbilir, belki onlar da Oya Hanım gibi koşmaya karar verirler.

Haber: Hayriye Mengüç

(Not: Bu haber 9 Kasım 2018’de hthayat.haberturk.com’da yayınlandı)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz